12 Ağustos 2013 Pazartesi

Islak Bank

Yağmur taneleri ile ağırlaşmış olan tahta parçası solgun bir bedeni taşıyacak ivmeyi buluyordu kendinde.
Yer çekimine karşı koyamayan yaprakların acınası hali...Ne düşüşlerini ahenkleştirecek melankolik fon müziği vardı ne de onları görselleştirip altına sonbaharla ilgili yazılmış birkaç söz.Tüm bunları ıslak bir bankta otururken gördü Zodya.

Gözlerini kapattı,açtığında belki her şeyin renkleneceğini umuyordu.Ağaçların,kuşların,insanların...
Yanıldı.Yere baktı.Güvercin pisliklerini gördü. " Zaten bu dışkılar griydi " diye düşündü.En azından kendini kandırmıyor,olabildiğince düşünceli yaklaşıyordu yaşananlara."Sen karamsarsın çok ya,bakış açını değiştir,bu kadar karartma içini" nidaları geldi aklına.

Sol yanağını gerdi Zodya.

" Heh, herhalde renkli gösteren gözlük takmaktan iyi benim yaptığım,zaten ben ümidimi kesmiyorum hiçbir zaman.Ümidi işkence olarak görenler kendilerini aşağıladıklarından olmalı.Beceriksizliği kabul etmek yakışmaz,boya ve fırça gerekli,en önemlisi de cesaret.Üstelik bir şeyler uğruna ölmek,hiçbir şey uğruna ölmekten yeğdir. "

Dimağından akan düşünceleri,karşısındaki yokuştan aşağıya atmakta olan kaldırım kenarındaki sulara benzetti."Su akar yolunu bulurdu elbet,ya düşünceler,düşünceler de bulur muydu?" diye geçirdi içinden yine cevabı kendi verdi mırıldanarak.

"Evet yeter ki aka dursun."

Keskin nem kokusunu algılıyordu,biraz ıslak çim ve çamur kokusu da vardı.5 duyu organını kullandığı aklına geldi o an,zaten ne zaman isteyerek koku almaya çalışsa aklına gelirdi bu. "Üniversite sorularında yer alan ve amacı duyularını faaliyete geçiren karakter gibi oldum,bu soru da ne işim var benim? Sahi,neden buraya geldim ben?"

Bilmiyordu,ama önceden bu bilinçsiz tavrını planlamıştı.İhtiraslı bir aşkın sonucunda da sürüklenmedi buraya.Bayağılıktan kaçmak istedi belki de,kafasında navigasyon cihazı olsaydı,sinyaller yayıp bu bankı işaret ederdi.

Büzüşmek çok hoşuna gidiyordu hava da buna çok müsaitken.Dilini saatlerce emip yerdeki oyuklara bakmak kadar güzel bir şeyler daha olabilirdi belki,bedeni mesela.Güzelliğinden değil de kıyafetlerin altında saklamak da güzeldi onun için.Bunlar çok manasız geliyordu bazen kendine bile ama olsun bu yine iyiydi.

"Acaba benim hayatımın fon müziği ne?" diye kendine sorarken Zodya  "Ah" diye bi yakarış duydu.Bu kendi sesi değildi,içindeki ses de değildi.Aklı tek kafası çiftti zira.Aranma zahmetine girmeden de bu sesin kaynağına yöneldi.Zarafet olmasa bile sükunet abidesini gördü.Parmağını aşağı-yukarı hızlıca sallıyordu.Sigarasını yakarken kibritle parmağının ucunu yakan naif insanı gördüğünde aklına hemen Atilla İlhan'ın Üçüncü Şahsın Şiiri geldi.

Zodya sağ yanağını da gerdi.

Gülümsedi.

"Ben sigaranın sadece ciğerleri mahvettiğini biliyordum,aktivitesi bile zararlıymış."diye söylenirken bunun içinden değil de iki dudağının arasından yaydan çıkmış ok gibi gittiğini fark etti.

Puneçka,şaşkın şaşkın baktı,gülümsedi,sonra sigarasını yakmanın verdiği başarının sevinciyle bir kez daha gülümsedi.Hiç tereddüt bile etmeden kalkıp Zodya'nın yanına doğru ilerledi.Yine hiç tereddüt etmeden ıslak
banka,Zodya'nın yanına oturdu.Zodya altta kalmadı.

"Başardın."
"İçer misin?"
"Kullanmıyorum."
"Bakma, bende nadiren işte."

"Fight Clup'daki Marla mı zannediyor kendini nedir?" diye düşünürken Zodya bir an irkildi.

"Ben Puneçka"

Zodya kafasını çevirmeye cüret etti fakat Puneçka yerdeki oyuklara,kuş pisliklerine odaklanmıştı bile.Zodya kafasını tekrar yere çevirdi,anlam veremiyordu ama böyle bir şey umuyordu hep.Belki Puneçka'da öyle düşünüyordu hiç çekinmeden bu rahat davranışın sebebi bu olabilirdi belki.Ama bu bankta ne tutkulu bir aşk çıkacaktı,ne de tek kullanımlık orgazm,zaten öyle insanlar değildi.Birisi kalkıp gittiğinde birbirlerini bir daha göremeyeceklerini biliyorlardı zaten görmekte istemezlerdi.Bu huzuru,bu düşünce akışını paylaşmak yeterdi.

Bu sefer araya uzunca süren gri tonda sessizlik.Sabahın erken saatleri olduğu için pek insan da yoktu.Kuşların kanat çırpınışları ve dükkanlarını açan esnafların meydana getirdiği sesten başka bir şey bulunmuyordu.Bunu Zodya bozdu.

"Neden burdasın?"

"Bilmiyorum."